The Chosen One neden seçildiğini bilmeyen bir adamın hikayesi. Hayatta hiçbir amacı kalmamış, diplerde, çevresini daha fazla mutsuz eden bir adamın hikayesi. Evet yanlış söylemedim, sürekli sorun çıkararak kendi vazgeçmişliğini çevresine yansıtıyor…


The Chosen One neden seçildiğini bilmeyen bir adamın hikayesi. Hayatta hiçbir amacı kalmamış, diplerde, çevresini daha fazla mutsuz eden bir adamın hikayesi. Evet yanlış söylemedim, sürekli sorun çıkararak kendi vazgeçmişliğini çevresine yansıtıyor…

90lardaki İnternet porno endüstrisi, çıkışı ve yayılımı Middle Man’in konusunu oluşturuyor. Basit bir fikrin aslında her erkeğin 10 saniyede bir aklından geçirdiğinin internet üzerinden kazanca dönüşmesi…

Engel sizsiniz. Bunu bütün insanlara söylüyorum bu filmi izleyip. Kolunu kaybeden bir kızın dramı anlatılıyor filmde. Eski hayatına dönmeye çalışıyor ama işte o acımalar yok mu…

Film iki bölüm halinde çekilmiş ve yok yok. Yani Aleister Crowley’den tutun, Bram Stoker’a, ordan Lovecraft’a, e o olunca da olmazsa olmaz Necronomicon ve Cthulhu Mitosuna oradan da Yog-Sothoth‘a kadar herşey çorba…

Remake severim. Yönetmen birşey söylemek istiyorsa remake yapar. Guillermo del Toro’nun söyleyecekleri varmış, almış 1973 televizyon filmini, baştan yazmış. Don’t Be Afraid of the Dark yer yer gothic korku öğeleri içeren bir film…

Vücut değiştirme filmleri 80lerin modasıdır. Benim bir teorim var sinema da bana göre ilerliyor yani 80lerde bende büyümek istiyordum ve böyle filmler yapılıyordu çokça…

Önüme Nobody’li filmler çıkıyor dünden beri, aklıma Mr. Nobody’yi getiriyor, demek ki üstüne yazmak gerekiyor…

Arkadaşlık güzel şey. Bizde yok öyle nedime kavramı diye bir şey olsa anca nikah şahidi olunuyor, o da ben şansızlık getirmeyeyim diye hiç kabul etmediğim birşey olmuştur bu hayatta…

Öyle aşk meşk romantik film sevmem dedim de bunun kitabını almıştım birkaç ay önce, ama bitirmedim çünkü sonunu bilmek istemedim. Bir de 2 ay önce Amerika’da vizyona girdiği halde torrent’e düşmediyse gitmek şart oldu benim için…

Çok üzgünüm pek romantik olamadım bu hayatta. Öyle süslü sözler söyleyemediğim gibi söylendiğinde de inandırıcı gelmedi hiç. Çok da sevmem açıkçası bu türü, en az izlediğim filmlerdir bunlar. Kardeşim korku filmi sevmediği için hep onunla izlerim…

Hayalet filmleri masal gibidir. Öyle gerçek olmayan birşeylerin tasviri gibi. Bu sebepten ötürü ben pek severim. Yalnız; İyi de olması gerekir filmi izleyebilmem için. Yoksa hemen uyurum ve uykumda devamını izlerim…

Penguenleri çok severim. Hatta hippopotamustan sonra en sevdiğim hayvanlardır. Gizli gizli Hippo Song dinlediğim kadar Happy Feet de izlemişliğim vardır. O yüzden bu film bana çok manidar…

Ne korkutur sizi? Hatırlayabildiğiniz ilk korkunuz ne zamandı? Korkularınızla yüzleşmeye hazır mısınız? Dread, Clive Barker’ın kısa hikayesinden filme alınmış ve yukarıdaki soruların cevaplarını arayan bir psikolojik korku filmi…