Bazen kardeşimi yiyen o aslanın nerede olduğunu merak ediyorum.
Onu görsem tanır mıydım?
O beni tanır mıydı?
Sudan’da iç savaş sürerken bir grup çocuk hayatta kalmaya çalışır. Bir mülteci kampında büyürler ve sonunda şanslı olanları Amerika’ya sığınır.
Afrika’da hayat zor bunu biliyoruz da bazen kendi hayatlarımızın içinde kaybolup gerçekten neyin daha zor olduğunu karıştırabiliyoruz. İnsanlar orda aslanlarla, kaplanlarla, dev akreplerle, yılanlarla ve bir de mermilerle boğuşuyor. Yaşadıklarının her biri bir travma iken, belki biz insanlara masal gibi geliyor. Paul kolundaki kesik izlerinin bir aslan tarafından yapıldığını anlatırken onunla dalga geçiliyor. Halbuki aynı aslan kardeşini de yemiş. Bu ve bunun gibi hikayelerle film devam ediyor. Ha bir de ilk kez beyaz insan gördüklerinde verdikleri tepki çok güzeldi. “Bazı insanların hiç rengi yok. Derisiz doğmuşlar da ondan.”
Bu basit kikayedeki Sudan’lı çocuklar saflığı ve masumluğu simgeliyorlar. Amerika’ya geldiklerinde her şeyi ilk kez öğreniyorlar. Filmin isminin The Good Lie olması işte bu yüzden. Yalanın kötü bir şey olduğunu biliyorlar fakat iyi bir şey için yapılınca affedilebilir oluyor.
Ve Reese Witherspoon. İyi Amerikalıyı oynuyor tahmin edileceği üzere. Ama bu kalbe dokunan hikayede çok dışarıda kalmış. Filmin afişine kocaman resmini koymasalarmış da olurmuş.
