My mother died before I was born.
Bir İspanyol dönem filmi daha..
Bu İspanya tarihinde kendimi bulduğumdan mıdır bilmiyorum, bu ara takıldım Franco dönemi filmlerine. Ha bir de ben hep çocuklarla özdeşleşiyorum o yüzden çocuklu olanları seçiyorum; bir ümit.
1975 yılının sonlarında çekilmeye başlamış film. Yani Franco ölüm döşeğindeyken. E onca yıl alışmışlar bir şeylerin sansürlenmesine o yüzden yine simgesel anlatıma başvurulmuş. Ya da buna alıştırıldılar mı demeliydim..
9 yaşındaki Ana (The Spirit of Beehive’daki Ana’nın ta kendisi) annesinin ölümünden sonra, asker babasının bir arkadaşının karısıyla sevişirken ölmesine şahit olur. Ablası ve küçük kız kardeşiyle birlikte teyzesiyle yaşamaya başlarlar. Evde bir de yaşlı anneanne vardır ki kendisi tekerlekli sandalyede ve konuş[a]mayan bir kadındır. Bundan sonrası Ana’nın ölümü sorgulaması, dönem dönem hayal dünyasına kaçması ve gerçekle hayali karıştırması olarak devam edecektir.
Bu dönem filmleri hakkındaki düşüncem aslında o dönemi yaşayanların anlatmasından yana. Yani ben burdan bakarak ancak yüzeysel çıkarımlar yapabiliyorum. Net olan bir şey var ki o da bu insanların çok baskı altında kaldıkları.
Filmde gördüğümüz tüm erkeklerin Franco yanlısı askerler olması ya da yine bu erkeklerin aile hayatına önem vermemeleri, ya da belki kadını sadece seks için kullanıyor olmaları ve hatta kadının çok geri planda olması Franco rejimine getirilen eleştiri gibi denilebilir. Tüm bunları bir çocuğun (Ana) gözleriyle sorgulamamız sağlanıyor. Ana tabi sadece bunları değil, ölümü de merkeze koyarak sorgulayan bir bakış açısına sahip oluyor.
Ana zehir olduğunu düşündüğü bir maddeyi babasının sütüne karıştırmış, ve babası o gün ölmüş. Bu yüzden insanları o zehirle öldürebileceğini düşünüyor. Bu ölüm takıntısı zaman zaman kardeşleriyle oynadığı oyunlara bile yansıyor. Ana, hiç bir şey yapmayan (zamanında yapmamış), konuş[a]mayan (zamanında konuşmamış) sadece duvardaki cumhuriyet dönemi resimlerine bakıp o dönemi hatırlamaya çalışan anneanneye zehir vermeyi teklif ediyor. Anneanne başta kafasıyla onaylasa da belki geleceğin ne getireceğini görmek istediğinden belki de -bu söyleyeceğim “zamanında” konuşmamasının sebebi olabilir- ölümden korktuğundan zehiri istemiyor. Daha sonra teyzeye yöneliyor Ana. Hiç bir şey yapmayan, tek işi çocuklarla ilgilenmek olan ve annesinin yerini almaya çalışan teyzesinin içeceğine zehir koyarak öldürmeye çalışıyor, başarılı olamıyor. Bu insanların, varolan sistemi temsil ettikleri ve sindirdikleri düşüncesinden hareketle, onlarla simgeleşen her şeyi yok etmek isteyen Ana’nın aslında ne yapmaya çalıştığı işte tam buradan anlaşılıyor.
Bu arada kardeşleriyle oynadığı, büyükleri taklit etmek gibi oyunları var Ana’nın. Bir anne–baba münakaşasında edilebilecek tüm lafları ezberlemiş ve hatta bizzat gözlemlemiş bir çocuk olarak, kadını (anneyi) gülerek oynuyor. Burası çok ilginç çünkü Ana pek gülmeyen bir çocuk. O donuk yüz ifadesi filmin sonuna kadar sürüyor. Tek mutlu olduğu yerler, hayalinde annesiyle buluştuğu zamanlar. Bir de bu ağız dalaşı sırasında takındığı alaycı ifade var ki çok şey ima ediyor.
Filmin sonunda Ana kardeşleriyle birlikte okula gidiyor ve yolda o zamana kadar Ana gibi gözlem yeteneği olmadığını düşündüğümüz abla, bir gece önce gördüğü rüyayı, belki de tüm süreci anlatıyor.
| Spoiler!!! | Göster> |
|---|---|
Ana Torrent’in oyunculuğu (belki tipi) çok güzel. Rol yapmadığı zamanlarda bile o yüzündeki ifadeyle ya da bakışıyla sahneyi götürüyor. Büyümüş de küçülmüş ifadesine sahip çocuklardan bir tanesi ve bir süre sonra rahatsız edici olmaya başlıyor. Carlos Saura özellikle onu oynatmak istemiş bu rolde. Ana Torrent’in, The Spirit of Beehive ve bu filmde kendi ismiyle (Ana) oynadığı düşünülünce, tek başına o belirsiz gelecekten duyulan korkuyu verebiliyor.
Carlos Sauro’nın en iyi filmlerinden biri. Hatta senaryosunu da kendisi yazmış. Saura, Ana’yı bir sonraki filmi Elisa, Vida Mía’da da oynatmış. Ben sanırım bundan sonra Ana’nın oynadığı tüm filmleri izleyeceğim.
Filmde Ana’nın ölen annesini ve Ana’nın büyümüş halini, Charlie Chaplin’in kızı olan ve o dönem Carlos Saura ile ilişki yaşayan Geraldine Chaplin oynuyor.
Not: Filmin ismi Cria Cuervos (Raise Ravens) bir İspanyol deyiminden geliyor.
Raise ravens and they’ll pluck out your eyes ~Besle kargayı oysun gözünü.




