– You will not be wet from believeing it
Az insanın bildiği filmler vardır ya hani, izlesen ne olacak izlemesen ne olacak diye düşünülen türden, işte Babycall öyle bir film. Psikolojik film severler için zirve olabilir.
Anna 8 yaşındaki oğlu Anders ile Oslo’nun dışında büyükçe bir apartmana saklanmak üzere taşınır. Çünkü eski eşinin onu ve oğlunu bulmaması gerekmektedir. Zamanında canlarına kastetmiştir. Bu arada sık sık kamu hizmetlileri tarafından kontrol edilmektedir. Çocuğuna çok düşkün olan ve koruma işini abartan Anna bir gün bebek dinleme cihazı satın alır amacı Anders’i kendi odasında yatırmak bu arada da onu dinlemektir. Fakat bir süre sonra başka sesler gelmeye başlar bebek monitöründen. Kendinden şüphe edilen, kendi de kendinden şüphelenen Anna’nın acaba beyni ona yine (!) oyun mu oynuyordur?
Pål Sletaune beyin oyunlarını seven bir yönetmen. Daha önceki filmi Naboer ya da İngilizce ismi Next Door’da da gerçekle hayali karıştıran bir baş kahraman hikayesi çekmişti. Bunda da o noktaya hayli yaklaşıyor. Bir süre sonra Anna’nın kendinden şüphe etmesi içinden çıkılmaz bir durum alıyor. Hatta o kadar ki film bittiğinde düşünmeniz bitmiyor. Belki tam anlamıyla konuya hakim olabilmek için hiç bir anı atlamadan iki kere izlemek gerekebilir. Yoksa durmadan düşünür bağlantıları hatırlamaya çalışırsınız.
Noomi Rapace’nin oyunculuğuna lafım yok. Oyunculuktan ziyade tipi tuaf bu kadının. Yani ben onun çok da rol yaptığını düşünmüyorum, öyle tuaf birisi gerçek hayatta da ve oldukça da durgun. Ejderha Dövmeli Kız serisinde oturmuş ve akıllara kazınmış tuaf hali bu filmde de devam ediyor. Yapışıp kalacakmış üzerine gibi duruyor, ve hatta belki çoktan yapışmış gibi.
İsveç, Norveç karışık bir film. Bu iki ülkenin son yıllarda yaptığı bazı filmleri çok beğeniyorum. Let the Right One In ve TrollHunter benim favorilerim; Millenyum Üçlemesini ise tabiki de unutmuyorum.




