I was dissapointed obviously…
But I am even glad to have my dissapointment,
which is better than having nothing.
Extremely Loud & Incredibly Close‘un yönetmeni Stephen Daldry iyi filmler çekmiş bir yönetmen. The Reader, The Hours ve Billy Elliot bundan önceki filmleri. Tom Hanks ve Sandra Bullock kendilerini ispat etmiş oyuncular, ama çok gözüküyorlarmı filmde hayır. Filmi Thomas Horn götürüyor. Ve ilginç olan şu ki bu film bu çocuğun ilk filmi. Geleceği parlak diyebilirim sanırım.
Konusuna bakacak olursak, 10 yaşındaki Oscar 11 Eylül’de babasını ikiz kuleler saldırısında kaybetmiştir. Babasının ölümüne kadar aralarında ipuçlarına dayalı iz sürmece oynarlar ve babanın ölümünden sonra bulduğu bir anahtar ve üzerinde yazan bi nota istinaden soyadı ‘Black’ olan herkesle bağlantıya geçerek o anahtarın izini surer. Bu yolla babasına yaklaştığını düşünmektedir. Bu arada hayatına giren insanlar ve anılarıyla film güçlendirilir.
11 Eylül saldırısı olduğu zaman ben Hannover’deydim, ve hastanedeydim. 2 ay boyunca sürecek bir operasyona alınmıştım. Odamda bir televizyon vardı ve o görüntüleri gördüğümü hatırlıyorum. Anı anına, yani bir Amerikalı nasıl izlerken şok yaşadıysa öyle izledim. Öyle bilmediğim bir dille, öyle yarım yamalak anladığım kadarıyla, öyle acımı unutup ağlayarak. Sonra sessizlik oldu. Herşey sustu. Çocuklar oynayamaz oldu sokaklarda bir araya gelip gizli gizli konuşmaya başladılar. Sonra herkesle psikologlar ilgilenmeye başladı. İnsanlar dünyanın sonu geliyormuş gibi davrandılar. Ve orada anladım ki nasıl biz Türklerde varsa birşey olursa Amerika’ya kaçarız mantığı bu bir çok ülke için de geçerli. Güvensizlik korkusu oluştu insanlarda ve büyük bir paranoya. Kıpırdayacak halde değildim tüplerle bağlıydım yatağa ve yalnızdım Almanya’da, hiç bir yere gidemedim. Öyle televizyondan izledim. Bu yüzden Türkiye’de ne hissedildi, süreç nasıl geçti, ne açıklamalar yapıldı bilmiyorum. Olay olduktan sonra odama gelen profesörüme ‘kesin bizim başımıza kalır’ demiştim ve o da çok şaşırmıştı. Bu süreçte Türk çocukları da güvensizlik hissetti mi, ya da onlara da psikolog tahsis edildi mi hiç bilmedim. Sonra günlerce son konuşmalar yayınlandı Almanya’da. Günlerce, ben Almanca anlar hale gelene kadar tekrar edildi. Bundan çok malzeme çıkacağı kesindi, kolay değil ve de haklılardı.
Extremely Loud & Incredibly Close beni çok ağlattı, o telefon konuşmalarını düşündüm izlerken, o son dakikka yapılan ve kulaklarımda yer eden. Duygu sömürüsü değil bu film, o yüzden beğenmeyenler olacaktır, çocuk filmi de değil, bir çocuk gözüyle olabilecek en büyük olgunlukla olayları sahiplenmek denilebilir. IQ’su yüksek ama EQ’su düşük olan bir çocuk tarafından.
Extremely Loud & Incredibly Close Oscar’ın hikayesiyle Oscar’a aday. Hem de 2 dalda. En iyi yardımcı erkek oyuncu ve en iyi film olarak. Alabilir mi, o tartışılabilir, fakat olmuş mu, evet o tüm duyguları vermiş.
Ve..
Çocukları ne kadar etkilediği ve etkileyeceği düşünüldüğünde doğru bir çizgide.




