You’d never think the fear of offending
can be stronger than the fear of pain..
Remake severim demiştim kısa süre önce. Gerçekten de severim ama benim remakeden anladığım eski bir filmi bugünün teknolojisiyle yeniden çekmektir ve varsa bir de mesaj eklemektir. İkinci bir remake türü de Amerikalılar alt yazı okuyamıyor diye yapılanıdır. The Girl With The Dragon Tattoo’da olduğu üzere. Yoksa niye çekesin 2 sene sonra aynı filmi..
Ben en iyisi mi orjinal ismiyle bahsedeyim filmden, Män som hatar kvinnor. Noomi Rapace‘in başarısı belli, 3 filmde de iyiydi. Hemen de Hollywood’a transfer oldu zaten. Rooney Mara‘ya gelince sadece tiple filmi götürmeye çalışmış gibi. Yani önce 2009 yapımını izleyen biri için çok zor bu yeni filmden keyfalmak. Hele bir de kitabını okuyup İsveç yapımı filmi izlediyseniz benim gibi suratınız aşağı düşer. Kötü demek istemiyorum ama gereksiz bir remake olmuş. Telif hakkı vs. romana da bağlı kalınmış isimler falan, e ne demeye çektiniz o zaman filmi diye habire düşündüm durdum. Dediğim gibi, Amerikalılar alt yazı okumayı sevmiyorlar.
Çok sevdiğim Let the Right One In‘de de aynısı olmuştu. Let Me In olarak baştan çekildi. Ne diyim İsveç’in kaderi bu mu acaba.. O değil de, son yıllarda bu Kuzey Avrupa ülkelerinden şaşırtıcı filmler çıkıyor. Benim favorim Norveç yapımı TrollHunter‘ın remake’ini de yaparlar mı acaba? Yaparlarsa Amerikalılar kesin trollerin varlığına inanır.
Ve David Fincher..
Çok iyi filmler çekti bu zamana kadar çok da dikkat çekti. The Social Network ve The Curious Case of Benjamin Button ‘la Oscar’a aday oldu ama alamadı. Asıl akılda kalan filmleri Fight Club, The Game ve Se7en oldu.
Ve Oscar..
Yaklaşıyor madem yazarken buraya not alayım sonra seçmesi kolay olsun. The Girl With The Dragon Tattoo 5 dalda aday Oscar’a.
En İyi Kadın Oyuncu, Cinematography, Film Editting, Sound Editing ve Sound Mixing.
Zor alırsın Tattoo..
