“To be or not to be” – Shakespeare
Shakespeare.. Hiç bir yere bakmadan yazabiliyorum adını çünkü üniversitede ilk öğrendiğimdi ve en ilginciydi ve bir de en zoruydu. Hepsi birbirine benzer sonelerden hepsi birbirine benzer eserlerden bir bölümü verilip hangi eser olduğunu temayı yazarın hayatını ve dönemi bulup çıkartmayı ve bir de tabi üstüne yazmayı unutamıyorum. Ha bir de en önemlisi bu 2. sınıf dersini ben yaz okullarıyla birlikte toplam 4 kere aldım. Salak da olabilirim tabi ama en çok alan da bendim o dersi, en iyi bilen de bendim de, işte, çevremdeki herkesi mezun edebildim sadece bir tek kendim hariç.
Shakespeare.. Benim hayatımda çok önemlidir. Onun hayatındaki o gizemi beni hep çekmiştir. Var olup var olmaması arasındaki ince çizgi ilginç gelmiştir. Ondan beklenmiyecek şeyler yaratabilmesi ilham vermiştir.
Film Shakespeare’in gerçekte başka biri olduğu olasılıklarından bir tanesini baz almış. Kont Edward üzerinde yoğunlaşıyor. Açıklama olarak da aslında bu İngiliz edebiyatının en önemli şairinin sıradan bir insan olamayacağını, o güzellikteki eserlerin soylu biri tarafından üretilebileceğini iddia ediyor. Doğrudur yanlıştır demiyorum, biz de bu varsayımlara inandırıldık hep Edward’dan başka olabilecek kişiler de mevcuttur, ama şayet inanacaksak Shakespeare’in Shakespeare olmadığına, iyi bir tez bu filmde işlenen. Bir de insanların bu komplo teorilerini sevdiği düşünülünce iyi olmuş böyle bir film yapılması.
Shakespeare’le ilgili başka itiraflarım da olacak tabi ki. Sütten çıkmış ak kaşık değilim ben. Kitap hırsızıyım da aynı zamanda. Hayatım boyunca okuduğum bütün okullardan kitap çaldım. İlk kez lisedeyken ismimin anlamını içeren mitolojik bir kitabı çalmıştım. Çünkü o kitap benim için yazılmıştı. Mezun olurken geri vermedim, unuttular kimse sormadı. Üniversitede Shakespeare’in bütün eserlerinin olduğu 1800’lu yıllardan kalma Riverside Edition’u aldım bir ödev için. Kitabı çok sevdim çünkü eski bir cinayet filminde bir kadın bu kitapla mermiden kurtuluyordu o kadar da kalın. Benim olmasını çok istedim. Ama çok değerliydi ve sayılıydı. Tam o sırada okulun kütüphanesini yaktılar köpekçiler ve bunun aynısı diğer kitaplar da yandı. Ben çok üzüldüm, günlerce kendime gelemedim. Ve orada karar verdim, o kitabı kimse benim kadar iyi koruyamaz diye. Kayıtlar da yandığı için mezun olurken kimse geri istemedi benden. İkinci üniversitemde elle yaptığım bir hırsızlık yok ama okulun anlaşmalı olduğu database’lerden 6 tane kitap indirdim. Okumak için, okudum da. Olayın o kadar büyüyeceğini nerden bilebilirdim ki, her yerde arandım, neredeyse kırmızı bülten çıkaracaklardı benim için. Bir de öyle cici bici kimse şüphelenmedi benden. Sevdiğim bir hocamın başına kalacağını öğrenince gerekli kişilerle bağlantıya geçip herkesi susturdum. Çok ayıp, hala aklıma geldikçe çok üzülüyorum. Ben internetten her şeyi indirebilirim sanıyordum o güne kadar. Öyle değilmiş.
Not: Shakespeare kitabım ve Mitoloji Tarihi kitabım annemlerin evindeki müzemde korunuyor. İnternetten indirdiğim kitapları ise bastırıp sildim, kimseye çoğaltıp vermedim.
Not 2: Ben o dersten geçerken bu sefer diğer herkes kaldı okul uzattı falan. Benim yüzümden. Uzun hikaye belki bir gün anlatırım.




