Kime güveneceksin? Film The Thing olunca güvenmek zor oluyor tabi.
The Thing, Carpenter’ın 1982 yapımı aynı isimli filminin remake’i. Bazı farklarla tabi, bundaki değişim dönüşümü daha çok görüyoruz yani aslında uzaylı yaratık insanı alıyor, yutuyor kopyalıyor gibi güzel bir konusu var, benim en sevdiğimden de, daha bir ilkel formda tamamlanıyor, böcek gibi birşey.
Aklıma bütün yediğim böcekleri getirdi bunları görmek. Ben hayatımın bir uzun süresi beslenmemi böyle sağladım ve aslında çok basit bir açıklaması var, bakıcılar baktığı için bize onlar da pis böcek kaka böcek demedikleri için böceklerden korkmadığım gibi hep onlarla oynadım ve sonunda da onları yedim. Tadlarını da anlatacağım tabi çünkü bunu filmde o bacakları görünce hep hatırladım, uzaylı böcek hiç yemedim ama o da ayrı.
Şimdi efendim, sineklerle böcekler çok farklıdır yani sinekler daha tuzlu iken böcekler daha tatlıdır. Küçük sineklerde ise anlamlandıramadığım bir acılık vardır, dilin ucunu yakar biber gibi. Hamam böcekleri center fresh ciklet gibidir, ısırınca sıvısı gelir ve biraz pudding kıvamındadır. Ama dediğim gibi tatlı gibidir, tam benzetmem gerekirse boza gibi sanırım tadı. Sinekler ise tuzlu susamlı gibidir bide pis bir koku daha var içinde onu çözemiyorum ama mesela bir bez ıslak kalır kokar ya onun tadı gibi. Tatmadım tabiki ıslak kalmış bezi de kokusundan yola çıkıyorum. Bir de hamam böcekleriyle ilgili birşey daha, onların sırtlarındaki kanatları çok sert olur ve öyle kolay çiğnenmez. Belki gözle görülemeyecek kadar küçük ince çizgilerden oluşurlar, ve çiğneme esnasında katlanır bu kanatlar, plastik gibi olur. Bütün bacaklar vücut yenilebilir ama o kanat kısmı zor yutulur, ya da öylece sert bir biçimde yutulur. Bir de bunlar canlı canlı ağıza atıldığında dille bastırmak gerekiyor çünkü çok hızlı hareket ediyorlar, o zaman direk kendi iniyor mideye öyle çiğnenmeden bu iyi olmuyor işte, insanın aklına her an çıkabilir bir yerimden duygusu geliyor. Bir de ilk ısırınca kollar bacaklar oynamaya devam ediyor ve dilinizi gıdıklıyor. Bu da güzel bir duygu oluyor.
Dediğim gibi ben çocukken uzun bir sure yedim bu böcekleri taa ki annemler farkedip pis böcek kaka böcek diye korkutana kadar beni. Bu tatlar o zamandan kalma yoksa bugün böyle alışkanlıklarım yok. Ama ben bunu yaşamasam kimse de bu kadar ayrıntılı anlatamazdı. Bu da iyi yönü.
Ha bir de arı bile yedim de örümcek hiç yemedim nedense onlara hep saygım vardı. O yüzden tadlarını bilmiyorum.
Neyse, filme gelecek olursam, öyle ilkel bir formda görünce uzaylıyı aklıma bu böcekler geldi. Öyle yakıp yok etmeye falan çok da gerek yok gibiydi, bir de hiç bir canlının yakılarak yok edilmesinden yana değilim ben, anlık ölüm olmalı ezme gibi.
Peki sonuçta kime güveneceksin? Bana güvenmeyeceğin kesin.





[…] bunu niye anlattım, ben ki özellikle böcekler konusunda oldukça cesurumdur (bkz. The Thing), izin veririm üzerimde yürümelerine falan ama bu dayanılcak gibi değil. Yani ben de boynuma […]