Face blindness isn’t something you just catch,
It’s something you lose.
Prosopagnosia yani yüz körlüğü Faces in the Crowd’un üzerine kurulduğu. Peki bu nasıl oluyor?
Anna bir seri katille karşılaştığında ve şans eseri hayatta kaldığında başına aldığı darbeden mi bilinmez yoksa şokun etkisiyle mi, bütün yüzleri ya birbirine benzetiyor ya da her bir kişiyi her göz kırpışında farklı birine dönüştürüyor. Hayat da zorlaşıyor tabi, her akşam başka bir adamla birlikte olmak var işin ucunda. Kötü anlamda söylemiyorum, erkek arkadaşını hep farklı yüzlerle görmesi buna sebep oluyor.
Anna bir öğretmen ve tabi ki işine de yansıyor bu durum, çocukları ayırt edemez hale geliyor falan. Bir iyi yön var sadece bir yüz netleşecek diyor doktoru ve o bir yüz için yaşayacaksın. Bu oluyor gerçekten, o zaman gerçek aşkı bulduğunu anlıyor Anna.
Kalabalıktaki yüzler, filmin içinde o kadar çok yüz var ki bende bir ara Prosopagnosia mı oldum dedim. Özellikle sevgilisinin yüzünü bir türlü oturtturamamamdan kendimden şüphe ettim, geri ileri falan sardım, filmin başına sonuna bakıp öyle izledim. Demek istiyorum ki bendeniz seyircinin de kendini filmdeki gibi o derece hasta hissetmesi güzel birşey. O duygu, gerçek olmadığını bile bile bir an için bile olsa kendimi Anna sanmama sebep olmuştu.




