Film iki bölüm halinde çekilmiş ve yok yok. Yani Aleister Crowley’den tutun, Bram Stoker’a, ordan Lovecraft’a, e o olunca da olmazsa olmaz Necronomicon ve Cthulhu Mitosuna oradan da Yog-Sothoth‘a kadar herşey çorba.
Film günümüzde başlıyor ve Valdemar şatosuna değer biçmek üzere giden bir emlakçının şatoda hapsolması, onu aramaya giden bir dedektifin de 19. yy’dan kalma efsanevi hikayeyi dinlemesi, bizim de Lovecraft’ın şahane dünyası içine çekilmemiz olarak devam ediyor.
Konu bana çekici, Lovecraft’ın dünyasını ben de severim hele de bundaki gibi gothic atmosfer varsa hiç kaçırmam. En çok da o geçmişin anlatıldığı bölümleri sevdim. İlk film orada geçiyor zaten. İkinci filmde daha günümüz, haliyle tempo düşüyor. Biraz 60’ların ve 70’lerin Hammer ve AIP filmlerini hatırlattı bana durum böyle olunca. O yüzden 1963 yapımı The Haunted Palace ve 1970 yapımı The Dunwich Horror‘ı tekrar izleyerek o yarım kalan tadı tamamlayabilirim.
Ve Necronomicon, sanırım old ones burada Aleister ve Bram’dan başkası değil.




